Tıpkı Arap toplumunda olduğu gibi Osmanlı'nın ilk yıllarında da alkol büyük bir sorun teşkil etmemekteydi. İlk yasaklar Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethi ile başladı. Ancak en nihayetinde Osmanlı İstanbul'a geldiğinde gayrimüslüm nüfusu, müslüman nüfusuna oranla gerçekten yüksek bir rakamdı. Bu sebeple ilk başlarda müslümanların alkol alması yasaklanırken, gayrimüslümlere bu konuda imtiyaz sağlanarak onlara pek bulaşılmamıştır. Ancak bu durum müslüman nüfusu durduramaz. Gecenin karanlığında sokaklara çıkan müslüman cemaat, gayrimüslüm mahallerinde bulunan meyhanelerde takılmaya devam etmişlerdir. Unutmayın en tatlı keyif, yasak olanı yapmaktır.
Osmanlının hükümdarlığı boyunca müslümanların alkol almaları her ne kadar yasak olsa da, müslüman cenah her zaman için bunun bir yolunu bulmayı başarmışlardır. En zorlandıkları dönem ise elbette IV. Murad zamanında olmuştur. Osmanlı'da IV. Murad, en katı kuralları uygulayan padişah olmuştur. Alkollü yakalanırsan sorgusuz sualsiz ölüm... Bu dönemde ciddi rakamlarda insan idam edilmiştir. Hatta bazılarını IV. Murad bizzat öldürmüştür. IV. Murad döneminden sonra katı kurallar hafifletilse de cezalandırmalar devam etmektedir. Her neyse çok uzatmayalım.
1718 yılında yasaklar büyük ölçüde kaldırılır. Lale Devri meyhane ve şaraphanelerin en parlak dönemini yaşamasına sebep olur. Ancak bu durum çok uzun sürmez. Lale Devri'nin 1746'da sonlanması ile yasaklar geri döner. Hem de ciddi bir şekilde. Öyleki gayrimüslümlere bile öyle ucuzdan içki satışı yasaklanmış ve ciddi vergiler vermelerine karar verilmişti.
19. yüzyılda, özellikle 1876 yılında Kanun-i Esasi ile modern Avrupa'ya ayak uydurmak adına bir çok yenilik yapılmış ve alkol sektörü üzerinde birçok yeni serbestliğe gitmişlerdir. Osmanlılar resmen TAPDK tadında bir sürü yasa çıkartarak, alkol üretim ve kullanımını hem müslüman hem de gayrimüslümanlar için, olabildiğince eşit haklara sahip olarak düzenlemeyi başardı. Meyhanelerin nerede kurulacaklarından tutun da saat kaçta kapanacaklarına kadar gayet detaylı bir yasalaştırmadan bahsediyoruz.
20. yüzyıl tıpkı Osmanlı'da olduğu gibi, Avrupa ve ABD'de alkol tüketimindeki artışlar ve bunun oluşturduğu sorunlar yüzünden 1919 yılında alkol yasakları başlamıştır. Her ne kadar bu yasaklar bu ülkelerdeki sorunları çözmek yerine daha fazla olay yaratmaya başlamış ve sonunda 23 yıl sonra bu yasaklar kaldırılmıştır. Bu bir nevi devletin, kişilerin özgür iradelerine karışmak için yaptıkları ufak bir dokunuş olarak görülebilir.
1920 yılında ise bu yasa ABD örneği, din ve toplumsal yaşam ortaya sürülerek, TBMM tarafından kabul edilmiştir. Bu yasa alkollü gezenler, aleni içki içenler için cezai müyeide uygulanmasını yasalaştırmıştır. Ancak Türkiye'de bu durum 1 Haziran 1926 yılında tamamen kaldırılmıştır.
Sonuç olarak günümüz medeniyetlerinde, alkol her zaman devlet eliyle dağıtılıp ya yüksek vergi ya da ceza ile varoluşuna devam etmiştir. Burada söylemem lazım; Alkol dostunuz değildir ancak alkol her zaman için sisteme düşmandır. Aynı durum farklı insanlar için de geçerlidir. Farklı müzik, farklı görüş, farklı din, farklı yaşam tarzları her zaman için isyan, cesaret ve devletler için tehlike teşkil etmektedir.
Şimdi siz bana söyleyin, kim karşısında isyankar ve cesaretli bir toplum ister. Diğer yandan canı yanan korkak bir nesil, devletler için daha kolay yönlendirileceğinden dolayı farklılıkların sistemden temizlenmesi gerekmektedir.
İşte böyle... Neyse bu uzun görünen ama aslında kısa açıklamadan sonra eğer daha yorulmadıysanız Kapadokya'da Şarap makalesine devam edelim...
* BOBER, Phyllis Pray, "Sanat, Kültür ve Mutfak", Kitap Yayınevi, İstanbul, 2003
* GÜRSOY, Deniz, "İnceliklerin Kadehindeki Şarap", Oğlak Yayınları, İstanbul, 2014
* ÖZTÜRK, Yeter, "XIX. Yüzyıl Arşiv Belgelerine Göre Osmanlı Devleti’nde İçki ve Yasakları", Ordu Üniversitesi Sosyal ilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ordu, 2017