• Uçhisar



    Hattiler

    Hititler
    Yıl olmuş M.Ö. 1200 hala hep bir savaş hep savaş. Şaka bir yana, Hititler bu topraklarda bir çok şeyi keşfederek değişimin bir nevi Atası olmuşlardır. Medeniyetlerini, teknoloji ve sosyo-kültürel yapılarını bu coğrafyaya taşıyarak Kapadokya bölgesinin kaderini tıpkı bir çömlek gibi elleriyle şekillendirmişlerdir.

    Birçok kaynakta yeraltı şehirlerini ilk kazanların Hititler olduğundan bahsedilmektedir. Tabiki saklanmak için değil, bu bölgede o dönemde kuvvetli olanlar zaten Hititler. Bu insanlar Mısırlılara kafa tutmuş neden saklansınlar değil mi? Yeraltı Şehirlerini kazmalarının nedeni büyük ihtimalle ya bir buzdolabı görevi görmesi ya da savaş silahlarını saklamak için olduğu düşünülüyor. Mantık olarak eğer saklanmanız gerekiyorsa, birilerinden kaçıyor ve güçsüz olmanız gerekiyor. Bu sebeple büyük ihtimalle, kazılanlar bir yeraltı şehirinden çok, yeraltında bulunan birer katman şeklindelerdi.

    Bir de güvercinlikler meselesi var. Bu yazıyı çok uzatmamak için Güvercinlikler hakkında ayrı bir makale yazdım. Eğer hala sıkılmadıysanız ve bir başka makale okumak istiyorsanız lütfen bu
    linke tıklayınız.

    Aslına bakarsanız Hititler, Hattileri içlerinde asimile ederek bu coğrafyaya çok yararlı bir iş yapmışlardır. Bir çok noktada basit bir yaşam süren Hattiler, Hititler ile kaynaştıktan sonra bir nevi Anadolu'nun kaderini değiştirdiler diyebiliriz. Neyse biz devam edelim.


    Pers ve Büyük İskender

    PERSLER vs İSKENDER

    Kapadokya'nın 300 yıla yakın bir süre Pers kontrolünde kaldığı aşikar. Perslerin bu kadar çok yer fethetmesinin tek nedeni ne kadar kuvvetli olduklarını göstermek istemekleri değil. Topraklarına her katılan yerden vergi almalarıdır. Geçmiş dönemde vergiler çeşitli şekillerde alınırdı ama en çok tercih edilen vergi çeşidi talentdi. Talent, 26,193 kg ağırlığında gümüş kalıplara verilen addır.

    Persler Kapadokya Krallığı kurulmadan önce 360 talente yakın bir vergi talebinde bulunmuşlardır. Yahu borsanın olmadığı dönemde ufak bir hesapla 360 x 26,193 = 9.429,48 gümüş eder. Yıllık olarak ödenen bu vergiyi veremezsen, çok affedersiniz Persler insanı öyle kolay affedecek insanlar değillerdi. Eeee o zaman ödeme yöntemlerinizi değiştirmeniz elzemdir. Bunun üzerine Kapadokya Halkı otomatik bir çözüm yoluna ilerler. 360 talent ödenebilecek bir rakam olmadığını düşünen insanlar bu vergiyi 1.500 at, 2.000 katır ve 50.000 koyun olarak Perslere her yıl vergi olarak öder. Bu söylediğim rakamlar günümüzde bile çok zor ödenebilecek bir vergi sistemine işarettir. Persler günümüzden yaklaşık olarak 2500 yıl önce ÖTV'nin ÖTV'sini icat zaten etmişlerdir. Kapadokya'nın ne kadar zengin bir toprak olduğunu en kısa şekilde size şöyle örneklendireyim;
    Lykia döneminde Attika-Delos deniz birliğine katılım payı 10 Talent idi. Şimdi Perslerin ne kadar sert bir politika izlediklerini anlayabildiniz mi? Bu konu hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz
    kaskafasi.com adresinde bulunan Likya Tarihi sayfasına bir göz atabilirsiniz.

    Büyük İskender

    Peki ya Büyük İskender? Kendisi hiç bu taraflara geldi mi? Şimdi bu konu tartışmaya açık. M.Ö. 334 yılında bu bölgeye yolu düşen Büyük İskender'in burayı satraplık yani valilik olarak kullandığına dair kanıtlar mevcut. Ancak direkt olarak Kapadokya'ya saldırıp saldırmadığı bilinmemektedir. İşte bizim Büyük İskender, 323 yılında öldüğünde, Kapadokya tüm yüklerinden kurtulduğunu sanırken bir anda ortaya Büyük İskender'in dört komutanından biri olan Mitridates çıkıyor. Kapadokya'nın kaynaklarını, Persler kadar olmasa da emcüklemeye devam ediyor. Ancak karşısında III. Ariarathes hazırlanmaktaydı. Birçok politik savaştan sonra yenişemediklerinden dolayı anlaşmaya karar verdiler. Böylece Kuzey Kapadokya'da Mitridates, Güney Kapadokya'da ise III. Ariarathes hüküm sürmeye başlar. Ta ki o dönüm noktasına kadar.


    Kapadokya Krallığı

    Roma İmparatorluğu

    Selçuklu İmparatorluğu

    Karamanoğulları

    Osmanlı Devleti

    OSMANLI DÖNEMİ

    Karamanoğulları Beyliği Kapadokya'dan elini çeker çekmez, Osmanlı İmparatorluğu devreye girer. Kapadokya, 15. yüzyılın başlarından itibaren Osmanlı kontrolüne geçer. Ancak takdir edersiniz ki o dönemlerde Osmanlı İmparatorluğu'nun uğraşması gereken binlerce farklı mesele olduğundan dolayı, 18. yüzyıla kadar Kapadokya yine sürüncemede kalır. Yani pek ilgi göremez hale gelir. İşte bu dönemde, zaten halihazırda Selçuklular'da başlayan göçler, Osmanlı döneminde daha da hızlanarak devam eder. Varolan bir kültür giderek kendini, cehaletin o sıcacık kollarına bırakır.

    Görünen köy kılavuz istemez. Hristiyanlık döneminde, çok kuvvetli bir kültüre, gelenek, görenek ve yaşam tarzına sahip olan Kapadokya, bir anda elinden oyuncağı alınmış çocuk gibi depresyona girmeye başlar. Halihazırda varolan kültürlü kişiler Kapadokya'dan diğer Osmanlı Şehirlerine gitmeye başladığında, bölgede yerel halk lidersiz gezmeye başlar. İşte tam da o anda kiliselere ve çevreye zarar vermeye başlarlar. Bu zarar konusu sadece Müslüman halk tarafından değil, arkada bırakılan Hristiyan nüfus tarafından da gerçekleştirilir.

    Çünkü eğitimin bittiği noktada cehalet başlar.

    Osmanlı Döneminde, Kapadokya'da tek olumlu gelişme 1660 yılında Nevşehir'de doğan Damat İbrahim Paşa olabilir. Lale Devri sadrazamı İbrahim Paşa döneminde Nevşehir bölgesinde yatırımlar yapılmaya başlanır. Ancak ve maalesef bu durum çok uzun sürmez. Paşanın 1730'da ölmesinden sonra tüm yaptırım ve yatırımlar sona erer ve Kapadokya tekrardan tıpkı bitkilerin kış uykusuna yattığı gibi bir uyku durumuna düşer.


    Atatürk

    CUMHURİYET DÖNEMİ

    1. Dünya Savaşı'nın öncesi ve sonrasında, Osmanlı İmparatorluğu'nun birçok ören yerini parasal olarak peşkeş çektiğini biliyoruz. Parası biten Osmanlı İmparatorluğu, Anadolu'da bulunan ören yerlerindeki eserleri fifti fifti Avrupa ülkeleri ile paylaşmaya ve bu şekilde bir kar sağlama yoluna gitmişlerdir. Osman Hamdi Bey bu eserlerin bir kısmını kurtarabilmiş ama çoğunluk açısından bakarsak, %60 veya daha fazlasını kaybetmişizdir.

    Cumhuriyetin ilan edilmesinden sonra, bu durum 180 derece şekil değiştirir. Türkiye Cumhuriyeti bu konu hakkındaki eski tutumu değiştirerek, ören yerlerindeki eserlere hak ettikleri önemi vermeye başlamıştır. Mustafa Kemal ATATÜRK sayesinde Türkiye kendi döneminin içerisinde başka bir çağa atlar. "Müze ve müzecilik" ekonomik değerlerden ayrılarak kültür varlığı haline devşirilir. Bunca yıllık Kapadokya tarihinde, Kapadokya'ya en çok değer veren uygarlık, Türkiye Cumhuriyeti Devleti olmuştur.

    En nihayetinde 1985 yılında, UNESCO; "Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası", "İstanbul Yarımada ve Tarihi Alanları" ve "Göreme Millî Parkı ve Kapadokya" olarak üç bölgeyi miras listesine ekleyerek kültürel mirasın devamını sağlamıştır.

    YAZAR NOTU

    İşteeee böyle sayın okur... Eğer yazının sonuna kadar gelebildiyseniz teşekkür ederim. Aslına bakarsanız ben bile zorlandım yazarken. İki gün sürdü... "Kısa tarih" dedim ama baya baya uzun olmuş.
    Amaaaan olsun be... Sizlere site içerisinde iyi keyifler dilerken, ben bunu nasıl İngilizce'ye çevireceğimi düşünmeye başlayayım...:)